Veri yerçekimi (Data Gravity), büyük veri miktarlarının belli bir noktada yoğunlaşması ve bu nedenle veriyle ilişkili işlemlerin, depolamanın ve veri hareketliliğinin zorlaşması anlamına gelir. Bu kavram, söz konusu verinin bir “çekim merkezi” ya da “odak noktası” gibi davrandığını ve diğer verilerin bu merkeze doğru çekildiğini ifade eder. Bu durum, bu nedenle “yerçekimi” ifadesine benzetilerek anlatılır. Veri yoğunluğu artış gösterdikçe ilgili verilere erişim, verilerin aktarımı ya da işleme süreçlerinde de güçlükler yaşanabilmektedir. Veri yerçekimi oluştuğu zaman ortaya birden fazla etki çıkabilir. Örneğin, verilere erişim hızının yavaşlaması, veri hareketliliğinin kısıtlanması bunlar arasında akla ilk gelen durumlar arasındadır. Burada aynı zamanda büyük veriler “ağır” olarak da nitelendirilir ve bu da fizik kanunlarına benzer şekilde büyük ve ağır verilerin taşınmasının zorluğunu da ifade eder.
Bu büyük veri kümeleri ise genellikle bulut hizmet sağlayıcılarında yoğunlaşabilmektedir. Büyük ve kurumsal şirketler, teknoloji şirketleri, markalar bu nedenle bulut hizmet sağlayıcılarını sıklıkla kullanabilmektedir. Bu minvalde, veri yerçekimini en sık görebileceğiniz örnekler veri ambarları ve veri gölleridir. Gecikme ve taşınmasındaki güçlükler veri yerçekiminin ortaya çıkardığı temel sorunlardır. Özellikle gecikme söz konusu olduğunda örneğin Amazon QuickSight BI hizmeti büyük işletmelerce sıklıkla tercih edilir. Bulut temelli popüler BI hizmetlerinden biri olan Amazon QuickSight, etkileşimli panolar hazırlamanıza imkân tanır. Tüm bu nedenler dolayısıyla artan karmaşık süreçler göz korkutucu olabilse de veri yerçekimi aşılamayacak bir sorun değildir. Örneğin, verilerin bulutta mı yoksa şirket içinde mi depolandığına bakılmaksızın bir veri yönetimi sürecine girmek elzemdir. Verilerin nasıl, kim tarafından ve hangi amaçla kullanılacağı, verilerle birlikte bulutta hangi uygulamaların ve hizmetlerin çalıştırılması gerektiği veri yönetimi sayesinde mümkündür.