İçgörü (Insight), pazarlama ve reklamcılık sektörünün can alıcı noktalarından biri. Basitçe anlatmak gerekirse; müşterilerin / tüketicilerin kendi ifade ettiklerinin bir adım ötesine, görünmeyen / gizil anlama içgörü denebiliyor. Markaların, kendi müşterileri ile bir duygudaşlık yaratması, onlarla aynı ruhu paylaştığının mesajını verebilmesi de içgörüye dair güzel bir başka tanım. Müşterilerin / tüketicilerin hayatlarında markanız ile ilgili ilişkilendirebileceğiniz bir duygu ya da değer, sizi sektörünüzün rakiplerinden de ayırabilir. Müşterilerin taleplerini neden-sonuç ilişkisi üzerinden değerlendirmek ve bunu ürünler / hizmetler bazında bir forma sokmak da pazarlama özelinde içgörünün tanımlarından biri olarak kabul edilebilir. Daha önce müşterilerce ifade edilmemiş, arka planda kalmış bir eğilimi kavrayıp bunu pazarlama hamlelerinizin bir ayağa haline getirirseniz siz de içgörüyü pratiğe dökmüş olabilirsiniz. Kabaca; satış yapan kişinin muhatabı ile empati yapabilme becerisine de sahip olması gerektiği açıktır. Hedef kitlenizi oluşturmak, daha sonra onları anlamak ve bu çıktılara göre bir yol haritası belirlemek bir marka olarak yapmanız gereken önemli ve temel işlerden biri. Tam da bu noktada veriye dönüşmeyen fakat müşterilerin deneyimleri ile fark edebileceğiniz bir gizli anlam yatar. Bu da içgörünün bir başka tanımı olarak kabul edilebilir.
Buradan şu sonuç da kolayca çıkıyor: Bir marka, kendi müşterileri ile ilgili içgörü bilgisine sahip olmak için onların deneyimlerini esas almalıdır. Bu deneyimlerdeki belirli anlara odaklanılarak da içgörüye sahip olunabiliyor. Örnekler üzerinden açıklamak gerekirse… Örneğin, kişisel bakım ve kozmetik sektöründe kadınların kendilerine dayatılan moda ve bakım kalıplarını reddetmesi, bunun ötesinde bir güzellik anlayışına sahip kadınların da olması bir içgörü örneğidir. Temizlik ve hijyen ürünleri sektöründe Omo’nun “Kirlenmek Güzeldir” sloganı da popüler bir içgörü misalidir. Ebeveynlerin, genellikle kendi çocuklarının dışarıda oynarken üstlerini başlarını kirletmesinden rahatsız olduğu kabul edilir. Bunun üzerine aslında sokakta eğlenceli ve güvenli bir şekilde vakit geçirmenin çocukların gelişimi için önemli olduğu “Kirlenmek Güzeldir” mottosu ile anlaşılabiliyor. Yalnız bu da değil; Omo’nun anneler üzerinde yaptığı bir araştırmada annelerin kusursuz anne imajından sıkıldığı da ortaya çıkmıştı. Marka da bu durumu bir içgörü olarak bu reklamlarında ve sloganında ele almıştı. Dove markası da yukarıda açıklamaya çalıştığımız “alışılmış güzellik kalıplarının” ötesine geçmek isteyenlerin eğilimini bir içgörü olarak ele almıştı.